FREUD

 SIGMUND FREUD'UN HAYATI

6 mayıs 1856'da Freiburg Moravya'da doğmuştur. Freud 4 yaşındayken Viyana'ya taşınmışlardır. 17 yaşında Viyana Üniversitesi'nde tıp okumaya başlamıştır. 1885'te nöropatoloji dalında doçent olmuştur. Jean Martin Charcot gözetiminde çalışmak için burs almış, Charcot'un histerik hastalarla çalışmasını gözlemiştir. Freud kısa bir süre sonra Viyana'ya döndü ve şehrin ileri gelen doktorlarından Joseph Breuer'in Anna O. takma adı verilen Bertha Pappenheim isimli hastası felç dönemleri, uyuma, görme bozuklukları ve tekrar eden geçici konuşamama gibi histerik belirtilerle ona gelmiştir. Breuer 1880-1882 yılları arasında hipnoz anıların konuşulması tekniklerini kullanarak Pappenheim'i iyileştirmiştir. Anna O. bu yaklaşıma ''baca temizleme ya da konuşma tedavisi'' demiştir. Freud 1890'ların sonunda ciddi bir nevroz yaşamış ve hem profesyonel hem de kişisel bir yalnızlığa gömülmüştür. Bu dönemde kendi rüyalarını analiz eden, kendi geliştirdiği yöntemlerle iç dünyasını çözümleyen Freud için bu yılların oldukça yaratıcı geçtiğini söylemek mümkündür. Yavaş yavaş ün ve saygınlık kazanan Freud'un çevresinde kendisini destekleyen çalışma arkadaşları oluşmuş ve bu çalışma arkadaşlarından oluşan grup 1908'de Viyana Psikanaliz Topluluğu adını almıştır. Bu grubun içinde yer alan Alfred Adler, Carl Gustav Jung ve Otto Rank ilerleyen yıllarda Freud'dadn ayrılarak kendi kiilik kuramlarını geliştirmişlerdir. Freud, çok ciddi sıkıntı çektiği 1. Dünya Savaşı yıllarında kuramında köklü değişiklikler yapıştır. İnsan doğasına ilişkin kötümser bakış açısının ve ''ölüm içgüdüsü'' kavramının kuramına girişi bu yıllara rastlamaktadır. 1938 yılında Nazi yönetimindeki Almanya, Avusturya'yı işgal ettiğinde Freud  ve ailesi Londra'ya kaçtı. Bir yıl sonra Freud kanserden hayatını kaybetti. Breuer ile Anna O. vakasında keşfettikleri serbest çağrışım denen tekniğin ortaya çıkışı, Freud'un kuramının gelişmesinde önemli bir adımdı. Psikanalitik yaklaşımın günümüzdeki destekçileri, Freud'un yaptığı ilk kişilik tanımını farklı düzeylerde destekler. Çoğu, psikanalitiğin temeli olan bilinçaltı görüşlerinin önemini kabul eder. Ancak, psikanalitik psikologları, genellikle Freud'un çocuk cinselliği gibi tanımlarını benimsemezler.

Psikanaliz

Freud, psikiyatride ''psikanaliz'' adı verilen bir yöntem geliştirdi. Buna göre ruhsal sorunların kaynağını, hastaların bastırdığı ve bilinçaltına ittiği sorunlarda aradı. Hastaların bilinçaltındaki duygularını yüzeye çıkarmaya dayalı ''psikoterapi'' adı verilen bir yöntemle hastalarını iyileştirmeye çalıştı. Freud, bilinci ruhsal yaşamın merkezi olarak kabul etmek yerine ruhsal yapımızı buzdağına benzeterek, onun yalnızca çok küçük bir kısmının farkında olduğumuzu ve davranışlarımızın altında yatan önemli bilinçdışı süreçler olduğunu ifade etmiştir.

Freud'a göre İnsanın Doğası

İçgüdüler: Freud, insanların triebe(içgüdü/dürtü) adını verdiği, doğuştan getirilen güçler tarafından güdülendiklerini ifade etmektedir. İnsanın bütün zihinsel ve fiziksel faaliyetleri bu güdülerce gerçekleştirilir ve yönlendirilir. Bedenin herhangi bir yönü gereksinim hissettiğinde( acıkmak, susamak gibi) içgüdü harekete geçer. Harekete geçen içgüdü(gereksinim) artmış gerilim veya heyecan şeklinde algılanan psikolojik bir durum yaratır. Buda kişi tarafından hoş olmayan bir duygu biçiminde yaşanır. Kısacası içgüdü, bedensel bir ihtiyacın psikolojik ifadesi, fizyolojik bir gereksinimi doyurma arzusudur. Freud, insan davranışlarının temel amacının hoş olan şeylere yönelip hoş olmayan şeylerden(acıdan) kaçınmak olduğunu belirtmektedir(haz ilkesi/pleasure principle). İçgüdülerin 4 ortak özelliği vardır.


  • kaynak: İçgüdünün temsil ettiği bedensel ihtiyaç
  • amaç: Bedendel uyarılmayla ortaya çıkan gerilimin azaltılması,kısacası ihtiyacın doyurulması
  • nesne: O içgüdünün doyumunu sağlayacak olan şey
  • itici güç: içgüdüyü tatmin etmek için kullanılan enerjinin miktarıdır
Freud, içgüdülerin yapısı hakkında yaşamı boyunca birkaç kez fikir değiştirmiştir. Önceleri cinsellikle , benliği korumayı amaçlayan içgüdülerin( açlık, susuzluk gibi) arasında bir ayrım yapmıştır ama kuramının en son şeklinde insanların iki temel içgüdü olan cinsellik ve yıkıcılık tarafından yönlendirildiğini ifade etmiştir.

1.Cinsellik İçgüdüsü/Eros: Freud'un kuramında cinsellik alışılmadık, geniş bir anlama sahiptir. Cinsel içgüdüler erotik olanve haz veren tüm yaşantıları belirleyici niteliktedir. Yaşamsal süreçleri korumaya hizmet eden ve türün devamını sağlayan her türlü içgüdü bu grupta yer alır ve geniş bir biçimde cinsel içgüdü olarak adlandırılır. Cinsel içgüdünün yalnızca yalnızca cinsel hazzı içermediğini, daha geniş anlamda tüm bedensel hazlar karşılığında kullanıldığını anlamak önemlidir.


2.Ölüm İçgüdüsü/Thanatos:  Freud'un en radikal fikirlerinden biri de yaşamın, kendi öncesine yani var olmama durumuna dönme eğiliminde olduğu ve tüm insanların bilinçdışı bir ölüm içgüdüsü tarafından yönlendirildikleri şeklindeki düşüncesidir. Yıkıcılık içgüdüsü olarak da adlandırılan ölüm içgüdüsünün işleyişi, yaşam içgüdüleri gibi açık olmadığı için bunlar hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz.Ölüm içgüdüsünün önemli bir türevi saldırgan dürtülerdir. Yaşam içgüdüleri organizmayı korumak amacıyla ölüm içgüdülerinin karşısında yer alır ve onların enerjilerini dış dünyaya, diğer insanlara çevirir. Görüldüğü gibi yaşam ve ölüm içgüdüleri karşı karşıyadırlar. Bu iki grup içgüdü aynı zamanda iç içedir ve birlikte çalışır.(Freud ilk başlarda bu iki gücün birbiriyle çatışma halinde olduğunu belirtmiştir, ancak daha sonra bu ikisinin sık sık birlikte hareket ettiğini, hem erotik hemde saldırgan dürtülerimizin kaynağı olduğunu öne sürmüştür.) Örneğin, yaşamı korumaya yönelik olan yeme davranışı aynı zamanda ısırma, çiğneme ve yutma gibi yıkıcı davranışları da içerir. Yaşam ve ölüm içgüdülerinin çatışma halinde olmasına örnekte; insan bir başkasına karşı aşk ve nefret duygularına bir arada sahip olabilir. Buna ambivalans denir. Bazen de ölüm içgüdüleri baskın gelebilir ve aşk sadist bir yön alabilir. Ayrıca bazı psikologlar yeme bozuklukları ile anoreksiyanın bununla ilgili olduğunu öne sürerler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kişilik Kuramları

Obsesif Kompulsif Bozukluk